T.E.B. KONGRESİ- I.BAŞKANLAR DANIŞMA KURULU

T.E.B. KONGRESİ- I.BAŞKANLAR DANIŞMA KURULU


                2000’li yılların başından beri katıldığım T.E.B. Kongrelerinde gördüğüm,  ama tesadüf mü yoksa kasıtlı olarak yapıldığı konusunda zaman zaman tereddütler yaşadığım bir durum biraz farklı da olsa bu kongrede de gerçekleşti.  Neredeyse her kongrede tüm Odalar ve Delegeler bir arada iken gündeme gelen olağan üstü bir gelişme kongre ortamında bir dalgalanma yaratır. Kongre sırasında o konu ile ilgili karar alınması beklentisi ortaya çıkar ve ardından da özellikle kurum protokollerine yönelik sözde kazanımlar ortaya konarak başarı sağladığımız hissi yaratılarak kongreden ayrılmak durumunda kalırdık. Bu yıl ise kongreden çok kısa bir süre öncesinde diğerleri ile kıyaslandığında neredeyse facia diyebileceğimiz bir boyutta bir gelişme yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Ama enteresan olan ise bu defa kongrede bu konulara ilişkin çok ciddi kararlar alabilme olanağı var iken deyim yerinde olursa, neredeyse bu konulara değinilmedi bile. Bu konularda karar alma işi için günler sonra yani 1 Aralık günü Yapılan I.Başkanlar danışma kurulu toplantısına bırakıldı. Söz konusu konularla ilgili düşüncelerimi yazımın ilerleyen bölümlerinde detaylandıracağım.           

                Her türlü örgütlenmede sorunları tespit etmek, paylaşmak ve çözümler oluşturmak için kongreler en uygun ortamlardır. Diğer bir amaç ise belirli dönemler ile o örgütün dinamiklerini yönlendirecek, yönetecek kadroları oluşturma yeri olmalarıdır. Yönetme erkine bağımlılık oluşması ise bazen yöneticileri sorunlarla uğraşmak yerine bulunduğu yeri koruma güdüsü ile hareket etmeye yöneltmektedir. Yaşanan bunca sorun içerisinde gerçekleşen T.E.B. kongresi süresince yaşananlar ve sonuçları az önce yapmış olduğumuz tespitin en güzel örneğidir. Tüm eczacılık camiası bu gün ve bundan sonra yaşananlara çözüm üretme becerisine sahip birikimi olan değerli üyeler barındırmaktadır. Bu dinamiklerin harekete geçirilmesi yerine küçük olsun benim olsun mantığı ile kongre ve seçim süreçleri yaşamak sorunları çözmek yerine çözümsüz karmaşalara dönüşmesine neden olmaktadır. Kongre süreçlerinde iktidar olabilmek amacı ile ilginç ittifak ve destek görüntüleri verebilmek verine kendi içindeki muhalif görüşleri anlamaya çalışmak, özeleştiri yapabilme becerisini gösterebilmek, örgütün sağlıklı gelişimi için daha önemli bir anlayış olacaktır. Yandaşlık ve taraftarlık mantığı ile yapılanların, söylenenlerin içeriklerini anlamak yerine kim tarafından söylendiği üzerinden görüş bildirmek ve ardından da süreçler tamamlandığında hiçbir şey olmamış gibi birlik beraberlik çağrıları yapmak aslında içine düşülen aciz durumların göstergesi olmaktadır. ‘Birlik olalım ama sadece benim dediğim olsun’, ‘sen öner ben karar vereyim’ diyerek ortak akıl oluşturma çabası içerisinde olmak, ortak aklın oluşturulması gereken ortamları kısır çekişmelere mahkûm etmek ne örgütlerin ne de üyelerinin hak ettiği uygulamalardır. Erk sahibi olup yönetenler cephesinden durum böyle iken muhalefet edenler cephesinden de durumu değerlendirmek gerekmektedir. İktidar alternatifi olmak sadece yapılanları eleştirmek ile başarılabilecek bir iş değildir. Bunun gereği ortaya koyacağınız üretimlerdir. Eğer siz muhalifseniz ve iktidara aday oluyorsanız görevde olanların yapmadıkları ya da yapamadıklarını sizin yapabileceğinize olan inancı arttırmanız gerekir. Üyenizin hanesine yazacağınız her artı gelişme isteseniz de istemeseniz de sizi iktidara bir adım daha yaklaştıracaktır. Bunları gerçekleştirmediğiniz noktada muhalif olduğunuz yapıdan pek farkınız olmaz. Hele ki yandaşlık ve taraftarlık mantığı ile tercih belirlendiği bir ortamda farklılığınızı ortaya koyamıyorsanız neden tercih edilmeniz gerektiğinizin cevabını kendinize nasıl verebilirsiniz.

17 Kasım SUT değişikliği, 18 Kasım İlaç Fiyat kararnamesi değişikliği yürürlüğe giriş tarihi olan 5 Kasım ve 10 Kasım tarihlerinde yayınlanan değişiklikler gölgesinde yapılan 17-20 Kasım tarihlerindeki 38. Olağan Türk Eczacıları Birliği Kongresi. Bu tarihler yapılması gerekenleri, yapılanlara gösterilmesi gereken refleksleri gayet iyi anlatıyor aslında. Tüm Eczacı Odalarının yöneticileri, delegeler ve örgütlerde görev yapan yapmayan birçok eczacının bulunduğu bir ortamda bu konuların gerektiğince konuşulup tartışılmaması ardından da ortak akıl oluşturmak için Başkanlar Danışma Kurulu toplantısı yapılması. Bu toplantıda sanki 15 gün önce kongrede değilmiş gibi birlik olursak bütünlük sergilersek başarılı oluruz mesajları verilmesi.

KKİ ilk defa 2005 yılında yürürlüğe giren SUT ile yaşantımıza dâhil oldu. Bu geçen süre içerisinde T.E.B Merkez Heyeti de dâhil olmak üzere tüm Oda yöneticileri ve eczacılar bu yükün üzerimizden kaldırılması için görüş bildirdiler itirazlarını her ortamda dile getirdiler. 17 Kasım’da yürürlüğe giren SUT değişikliği sonrasında artan ıskontoları bazı firmalar uygulamayacaklarını açıkça dile getirdiler ve hali hazırda uygulamıyorlar. Ortaya çıkan durum ise yapılan bu değişiklikle taşıma olan görevimizin atık karşılama noktasına geldiğidir. Bu uygulama da taraf olan T.E.B’nin imzasını artık geri çekmesi gerekmektedir. Bu eczacılık camiası ve muhatabımız olan kurunlar tarafından da sanırım yadırganacak yabancı gelecek bir durum değildir. Zira aynı mutabakat metninde imzası olanlar çok kısa bir süre içerisinde attıkları imzadan vazgeçme hakları olduğunu düşünerek imzalarını geri çekmişlerdir. T.E.B. üyesinin uğradığı zarara daha fazla seyirci kalmadan bu konuda hukuki süreci başlatmalıdır. Ardından da yüzünü diğer kayıpların oluştuğu alanlara dönmelidir.

Eczacıların topyekûn olarak yapması gereken, kendileri için çözüm modellerini tartışarak ortak akıl ile üretebileceği, aksi durumda başkalarının kendileri için uygun göreceği modelde çalışmak zorunda kalacakları gerçeğinin görerek harekete geçmeleridir.

 

KOCAELİ ECZACI ODASI BAŞKANI

ECZ. SİNAN USTA

05 Aralık 2011 - Okunma Sayısı : 2971